“65+ Pandemide Yaşadıklarını Anlatıyor: Hiç Bu Kadar Çaresiz Ve Yalnız Hissetmemiştik. Mimiklerimiz, Sevgimiz, Duygularımız Dondu”

  •  
  •  
  •  
  •  
  •   
  •  
  •  

https://www.milliyet.com.tr/gundem/yalnizlik-sanki-omur-boyu-6413706

Yalnızlık sanki ömür boyu

Kovid-19 pandemisinde en ağır faturayı kuşkusuz 65 yaş üzeri vatandaşlar ödüyor. Bir yıldır sosyal hayattan kopmuş halde yaşayan 65 yaş üzeri vatandaşların çoğunda ruhsal ve fiziksel sorunlar da baş göstermeye başladı.

Kovid-19 salgınında hem ölüm hem ağır vaka hem de sosyal izolasyon nedeniyle en büyük darbeyi yiyenler, 65 yaş üzeri vatandaşlar oldu. Neredeyse bir yıldır Kovid-19 riskine karşı evlerinden çıkmalarına sadece birkaç saat izin verilen 65 yaş üzeri vatandaşların sabrı tükenirken, birçoğu isyan noktasına gelmiş durumda. Evlerine kapanmak zorunda kalanların yanı sıra 65 yaş üzeri olmasına karşın çalışıp evine ekmek götürmek zorunda olanlar ise tüm riskleri göze alarak yaşamlarını sürdürmeye çalışıyorlar. Sokakta oldukları sırada dertlerini dinlediğimiz 65 yaş ve üzeri her vatandaşın başlıca sıkıntısı toplu taşıma araçlarına getirilen kısıtlama. Toplu ulaşımdan yararlanamadıkları için sıkıntı çektiklerini dile getiren pandemi mağdurları, “Taksiye verecek paramız yok” diye sitem ediyorlar.

Sosyal bağlantıları güçlendirilmeli

Alzheimer Vakfı ve Geropsikiyatri Derneği Başkanı Prof. Dr. Engin Eker, evde kalma yasakları nedeniyle bir araya gelemeyen ailelerin büyük stres altında olduğunu belirterek şu uyarılarda bulundu:

“Dijital görüşme tekniklerine çoğu yaşlılarımız hakim olamıyor. Bu nedenle, sosyal mesafenin yarattığı sosyal etkileşimin azalması, yaşlılarda ruhsal ve fiziksel sağlık üzerinde olumsuz etkiler oluşturdu ve oluşturmaya devam ediyor. Yaşlılarımızda sadece bedensel sorunlar değil, depresyon, kaygı bozukluğu, öfke atakları ve uykusuzluk gibi ruh sağlığı ile ilgili belirtiler de görülüyor. Yaşlılarımızın sosyal bağlantıları güçlendirme yollarını artırmak gerekir. Telefon destek hatları ve destek grupları gibi yardımlar için belediyelere çok iş düşüyor. Belli aralıklarla yaşlıların aranarak yaşam tarzlarının değerlendirilmesi, fiziksel aktivite, beslenme, beyin fonksiyonlarını canlandırıcı egzersizler yapmaları teşvik edilmeli.”

‘Allah’tan kitaplar var’

CHP eski Genel Başkanı duayen gazeteci Altan Öymen (88) de, “Allah’tan kitaplar var” diyen isimlerden. Günlük yaşamının büyük kısmını okuyup, araştırarak geçirdiğini söyleyen Öymen, günlerini şöyle anlatıyor:

“Çocukluğumda 65 yaş üzeri denildiğinde, şimdinin 95 yaşı gibi algılanırdı. İnsanlar erken yaşlarda ölüyordu. Artık Türkiye nüfusunun yüzde 20’ye yakını 60-65 yaş üzeri kişilerden oluşuyor. Pandemi sürecinde yapmak isteyip ertelemek zorunda kaldığımız mecburiyetler bizleri zorluyor. Örneğin doktor kontrollerimiz aksamış vaziyette. Sokağa çıkış iznimiz günde üç saatten ibaret. Toplu taşıma araçlarına binmemiz yasak. Birçok arkadaş bizim yaş grubuna haksız ve insafsız bir ayrımcılık yapıldığını düşünüyor. Kovid-19 ile birlikte değişik bir sınıf, yani ‘60-65 yaş ve üzeri sınıfı’ oluştu. Yeni dünyanın, yeni sosyal sınıfındaki insanların birçok meselesi ortak. Bu nedenlerden şikâyet edenlerin haklı görülmesi ve bunlara ilgililerce çareler aranması gerekli. Kişisel olarak şimdilerde kitaplığımı düzeliyorum ve bu aktivite bana iyi geliyor.”

‘Neyse ki yalnız değilim’

Sade vatandaşların yanı sıra 65 yaş üzeri ünlü simalar da sosyal izolasyondan bunalmış vaziyette. Bazı isimler ise ne olursa olsun tebessüm etmekten vazgeçmiyor. 88 yaşındaki TBMM eski başkanlarından Hüsamettin Cindoruk, süreci biraz da esprili bir dille eleştirirken, vaktinin büyük kısmını okuyup, yazarak geçirdiğini söylüyor:

“Eğlence hayatım olmadığından çok da fazla sıkıntı yaşamıyorum. Dostlarımla ‘zoom’ üzerinden konuşuyorum. Evimde olmak bana sıkıntı vermiyor ama adına kısıtlama denilen yasaklara karar veren mekanizmadan rahatsızım. Neyse ki yalnız değildim. Hayat arkadaşım yanımda olmasa sıkıntı yaşardım.”

‘Hareketlerim yavaşladı’

Türk sanat tarihi profesörü, akademisyen ve yazar Prof. Dr. Nurhan Atasoy (87), kısıtlamalardan olumsuz etkilenen önemli isimlerden. 65 yaş üstü gruba tanınan üç saatlik sokağa çıkma süresinin yetersiz olduğunu dile getiren Prof. Dr. Atasoy, “Evladım, dışarı çıkmaya karar verdiğimde giyinip, hazırlanmam bile bir saati buluyor. Bizler genç değiliz, eskisi gibi hızlı hareket edemiyoruz. En çok hava almayı, Büyükada’ya gidip bir hafta boyunca kalmayı özledim. Bir yıldır evime ne dostlarım ne asistanlarım gelebiliyor. Çalışmalarım aksadığından bu durum mutsuzluk yaratıyor. Temiz havaya, dışarıda bir lokantaya gidip dostlarımla yemeye, içmeye hasret kaldım. Neyse ki, kızım alt katımda ve yanımda yardımcım var. Onlar olmasaydı, bu süreci bir başıma ne kadar idare ederdim, bilmiyorum. Yaşlılar için virüs korkusu ve izolasyon psikolojimizi zorluyor. Fiziksel hareketlerim daha da yavaşlamış durumda. Hafızam yerinde ama zaman zaman daha yavaş düşündüğümü hissediyorum” dedi.

‘En çok seyahat etmeyi özlüyorum’

Tarihçi Prof. Dr. İLber Ortaylı (73) en çok seyahat etmeyi özlemiş.

İlber Hoca, “Sokakta gezmeyi, farklı mekanlarda dostlarla buluşmayı özledim. Yaz döneminde büyük ve lüzumsuz gevşeme vaka sayılarını artırdı. İstanbul’da tıkanıp, kalmış on binlerce yaşlı var. Şartlar çok zor ve her gün otobüse binip, uzak bir semtte park, bahçe, yeşil alana kendisini atanlar mahalle aralarına sıkışmış durumdalar. Böyle zamanlarda insanlara öneri sunmak bana lüks geliyor. Kitap okunması tavsiye ediliyor ancak Türkiye’de okuma alışkanlığı olmadığı gibi, kim ne okuyor belli değil. Şartlar ne olursa olsun pandemiyi atlatacağız. Bu işin şakası yok. 65 yaş üzeri günlük tutup, hislerini kağıda dökerek rahatlayabilir” diyor.

‘Hiç bu kadar çaresiz ve yalnız hissetmemiştik’

Kovid-19 tedbirleri kapsamında 65 yaş ve üzeri vatandaşlara getirilen kısıtlamalara tepki gösteren Nebahat Çehre, sosyal ve iş hayatının sekteye uğradığını söyledi. 65 yaş ve üzeri bilinçli ve örnek gruptur’ diyen Çehre, ‘Neden kısıtlandığımı, evden çıkmamıza izin verilmediğini gerçekten anlamak mümkün değil’ siteminde bulundu.

Kovid-19 tedbirleri kapsamında 65 yaş ve üzeri vatandaşlara getirilen kısıtlamalara tepkiler sadece günlük rutinlerinin bozulmasından kaynaklanmıyor. Salgına karşı en bilinçli grup olarak, tüm tedbirlere sıkı sıkıya uyan

65 yaş ve üzeri vatandaşlar için en büyük tehlikelerden biri yüzde 40’lık kısmının, halihazırda çekirdek veya daha geniş ailelerin bulunduğu hanelerde yaşıyor olmaları. Evdeki diğer kişilerin işe gidip gelirken çoğu zaman toplu ulaşımı kullanması, virüsü eve taşıma riski barındırıyor. Bu durum 65 yaş ve üzeri vatandaşlar arasında en çok tartışılan meselelerin başında geliyor. Bir diğer önemli nokta da İstanbul’daki çarpık yapılaşma. Belirli saatlerde dışarı çıkmalarına izin verilen 65 yaş ve üzeri vatandaşların pek çoğu betona gömülmüş semtlerde, yeşil ve maviden uzak tur atmak zorunda kalıyor. “Ev hapsinden semt hapsine geçiş” olarak tanımlanan bu döngüde, stres atamadığı gibi bunalıyor.

‘İzolasyon virüs kadar soruna neden oldu’

65 yaş üzeri vatandaşlara yönelik kısıtlamalara mevcut haliyle karşı çıkan Yaşlı Hakları Derneği yöneticileri ise kısıtlamaların hak ihlali boyutuna geldiğini vurguluyor. Yaşlı Hakları Derneği Başkanı Dr. Gülüstü Salur, kısıtlamalar nedeniyle 65 yaş üzeri vatandaşların duygu durumlarının her geçen kötüye gittiğini ifade etti:

“Yaşlılar umutsuz ve çaresiz hissediyor. Sosyal izolasyon nedeniyle uyaran eksikliği dediğimiz sorunun yansımalarını görmekteyiz. Uyaranlardan uzak kalınca beynimizi daha az kullanabiliyoruz. Bu nedenle bazı yaşlılarımızda sosyal izolasyona bağlı olarak zihinsel aktivite azalması söz konusu. İnsanları besleyen kanallar dediğimiz aile, çocuklar, torunlar, dostlarla olan iletişim neredeyse sıfırlanmış durumda. Akran kayıpları yaşlılar üzerinde ciddi anksiyeteye neden oldu. Bu insanlar her gün kendi ölümlülüklerini düşünerek başka bir umutsuzluk yaşıyor. Pandemi döneminde daha iyi bir model hayata gebilirdi. Dernek olarak yaşlılarımıza evde kalma çağrısında bulunduk, önceliğimiz canları korumak ancak şöyle bir yere evrildi ve sosyal izolasyon virüs kadar ciddi sorunlara neden olmaya başladı. Eve kapanan insanları hayata bağlayacak aktiviteler de sunulmuyor. Televizyonlarda zaten olumsuz haberlerle daha çok can sıkıyor. Diğer kuşaklar teknoloji ile iç içe olduğundan güçlük çekmedi. Yaşlı insanlarımızı teknoloji ile tanıştırmamız gerektiğini anladık.

Tam kapanma olsaydı…

Kural ve yönetmeliklerin gerçek hayata dokunması gerekir. Toplu ulaşım yasağı yaşlıları en derinden sarsan karar oldu. Birçok yaşlının yaşanan sürece bu duruma ‘Daha ne kadar nefesimiz yetecek’ diye bakıyor. Yaşlılığın erken döneminde olup isyan edenlerin haklılık payı var ve bu insanlar bir kenara atıldıklarını, dışlandıklarını düşünüyor. Sessiz bunalanların büyük krizden, pandemiden ruhsal, fiziksel durumlarını göreceğiz. Şayet 20 günlük tam kapanma gerçekleşmiş olsa bu sorunları konuşuyor olmayacaktık.

‘Yıprandım’

Sanatçı Nebahat Çehre 65 yaş üzeri vatandaşlara uygulanan kısıtlamaların, bu gruptaki insanlara yarardan çok bir takım psikolojik ve fiziksel zararlar verdiğini belirten isimlerden. Saat 10.00 ile 13.00 arasındaki zaman diliminin yetersiz olduğunu söyleyen Çehre şunları kaydetti:

“Pandemiye karşı kısıtlama önlemleri alınması doğru ancak bu önlemlerin her yaş grubu için uygulanması gerekir. Tüm sosyal ve iş yaşamımız sekteye uğramış vaziyette. Sosyal yaşamdan mahrum bırakılmış durumdayız. Ailemle, kardeşlerimle, yeğenlerimle birlikte olamamak üzücü. 65 yaş üzeri bireyler pandemiye Kovid-19 riskine karşı en bilinçli ve kurallara en çok uyan grup olmasına karşın, en büyük darbeyi yine bizler yemiş olduk. Bu kadar kısıtlı saat diliminde ne yapılabilir? 65 yaş üzeri bilinçli ve örnek gruptur. Neden bu kadar kısıtlandığım, evden çıkmamıza izin verilmediğini gerçekten anlamak mümkün değil. Bizim yaş grubuna getirilen bu kısıtlamayı yanlış buluyorum. Büyük bir sitede oturduğum için, her gün yürüyüş yapma olanağım var ancak bir apartman dairesinde oturuyor olsaydım gerçekten psikolojik olarak yıpranırdım. İnsanların imkânları kısıtlı. Bir de ekstra kısıtlamalar sağlık sorunlarına neden olabiliyor.”

‘Adeta ev hapsindeyim’

Türkiye’nin önde gelen hukukçularından Prof. Dr. Ergun Özbudun (83), adeta ev hapsinde olduklarından yakınırken, bu süreçte çok ciddi sağlık sorunu yaşamadığı için şükrettiğini söyledi. Ancak sosyalleşmeyi, arkadaşlarıyla bir kafe veya restoranda oturup birlikte yiyip-içmeyi, sohbet etmeyi özlediğini söyleyen Özbudun, günlerini evde kitap okuyarak geçirdiğini anlattı:  “Bu sosyal yaşamdan koparılmış olmak bir yerde sıkışmışlık hissi yaratıyor. Fevkalade can sıkıcı bir süreçten geçiyoruz. Pandemide tüm sorun 65 yaş üzerine fatura edilmiş gibi. Bulaşma pek çok farklı şekilde olabilir. Kısıtlamalar bizleri korumak adına yapıldığı iddia ediliyor ancak bakıyorsunuz 65 yaş üzeri siyasiler birçok toplantıda bir araya geliyorlar. Bizlere tanınan 3 saat sokağa çıkma izni çok yetersiz bir süre. Bu sürenin sabah 09.00 ile akşam 18.00 saatleri arasında olması daha uygun olurdu.”

‘Kısıtlamalar bizim üzerimizden yürüyor’

Emekli Amiral Atilla Kıyat (80) ise akranlarının fiziksel ve ruhsal açıdan sıkıntı yaşadığının altını çizerken, alışılagelmiş günlük aktivitelerden mahrum kalmanın mutsuzluk sebebi olduğunu söyledi:

“Kızım Sarıyer’de oturuyor. Ataşehir’den Sarıyer’e git-gel 3 saat… Aynı şehirde kızıma gidemez oldum. 65 yaş üzerine uygulanan kısıtlamaların nedenini gerçekten anlamış değilim. Virüs bulaşma riskinden söz ediliyor. Dünyada sadece bizim ülkemizde mi risk var? Başka hiçbir ülkede böylesi bir kısıtlama yok. Bilakis tüm sağlık otoriteleri 65 üzeri insanlara fiziksel olarak hareket tavsiye ediyorlar. Özel arabası olmayan ve yalnız yaşayan yaşlılar için pandemi süreci gerçekten çok zor geçiyor. Bizler virüsü yayan değil, alan tarafız ancak kısıtlamalar bizim üzerimizden yürüyor. Oysa ki gün içerisinde kafe, lokanta, restoranlar sadece 65 yaş üzeri vatandaşlara hizmet verebilir. Böylelikle yaşlılar çok tedbirli davrandıklarından hem virüs yayılımı olmaz, hem de esnaf nefes alır.”

‘Bir köşede dondurulduk’

Tiyatrocu Erhan Yazıcıoğlu (70) ise pandemi sürecinde 65 yaş ve üzeri bireylere uygulanan kısıtlamalara yüksek perdeden tepki gösteren isimlerden. “Düşüncelerimin bazı zamanlarda donuklaştığını hissediyorum. Sevgiyi, sarılmayı, şefkati unuttuk” diyen Yazıcıoğlu, sürecin zorluklarını şöyle anlatıyor: “65 yaş altı kesimle aramda kopukluk oluştu. Bizler Akdeniz insanıyız. Dokunmayı, sarılmayı severiz. Mahrum kalmak gerçekten ruhsal erozyona neden oluyor. Tiyatroyu çok özlüyorum. Yanlış hükümet politikaları nedeniyle bu izolasyon mağduru olmuş durumdayız. 65 yaş üzeri vatandaşlar adeta pasifize edilmiş durumda. 60 yaşından sonra bir şeklide hastalıklar geliyor ancak hiç bu kadar çaresiz ve yalnız hissetmemiştik. Adeta bir köşede dondurulduk. Mimiklerimiz, sevgimiz, duygularımız dondu. Enerjim varken yürümek dolaşmak isterim. Günün herhangi bir saatinde istediğim yere gitme hakkım elimden alındı. Kurallara en çok bizim yaş grubumuz uyduğu halde, en büyük kazığı yine biz yedik! Kültür Bakanlığı’nı arayıp  53 yıllık sanatçı olduğumu belirtip özel izin istediğim zamanlar oluyor. Kurallara uyan insanları hapsedemezsin. Bu yaşam alanına vurulan darbedir. 65 yaş üzeri insanlar 80-100 metrekarelik evlere hapsedildi.”

YARIN:  ‘GEREKİRSE AİHM’YE TAŞIYACAĞIM’

Pandemi yasaklarını AİHM’ye götürecek

Türkiye’deki mahkemelerden olumsuz karar çıkması durumunda AİHM’nin yolunu tutacağını söyleyen avukat Canan Arın, “Kısıtlamalar yaş ayrımcılığı anlamına gelir ve bu Anayasa’ya aykırıdır” dedi.

Pandemi nedeniyle 65 yaş üstü vatandaşlara getirilen kısıtlamaların iptali için yazar Ataol Behramoğlu’ndan sonra yargıya başvuran isimlerden biri de avukat Canan Arın (78). Türkiye’deki mahkemelerden olumsuz karar çıkması durumunda AİHM’nin yolunu tutacağını belirten Arın, tepkisini şu sözlerle dile getirdi:

“Bizlerin kamu araçlarına binmemiz yasak. Avukat olarak dolaşıyorum. Kartal Adliyesi’ne taksiyle mi gideceğim? Otobüsler bedava diye birkaç kendini bilmezin dolaşmaları bahane edilerek toplu taşıma da kısıtlandı. Tüm 65 yaş üzeri vatandaşlar haksızlığa uğramış durumda. 65 yaş üzerine uygulanan kısıtlamalar yaş ayrımcılığı anlamına gelir ve bu durum Anayasa’ya aykırıdır. İstanbul 3 Numaralı Bölge İdare Mahkemsi’ne açtığım kısıtlamaların iptaline yönelik dava reddedildi. Davayı Danıştay’a taşıyacağım. Şayet sonuç çıkmazsa Anayasa Mahkemesi ve gerekirse AİHM’ye başvuracağım.”

Kısıtlı saatlerde sokakta denk gelip konuştuğumuz yaşlıların tamamı, kısıtlamalar nedeniyle bunalıma girmek üzere olduklarını dile getirdi. Çalışıp evine ekmek götürmek zorunda olan 65 yaşındaki Kadir Akyarlı, bir tekstil firmasının depo ve üretim sorumlusu olarak görev yaptığını belirtErek, “İki evladım lisede okuyor. Evimiz kira. Çocuklarımın okumasını, evimin geçimini sağlamak için çalışmak zorundayım. Virüs ve ceza yeme riskine karşı her gün şirket aracıyla işime gidip geliyorum. Çift maske ve sosyal mesafe uyarısına sıkı sıkıya uyuyorum. Benim durumumda olan çok sayıda insan var. İşsiz kalmak bizler gibi mecburiyetleri olanlar için ölüm anlamına geldiğinden, günlük iş mesaimize devam etmek zorundayız” diyerek sitem etti.

‘Pandemide bizi silip attılar’

Kadıköy’de yaşayan Feray Tosun (68) pandemide en büyük darbeyi yiyenlerin akranları olduğuna değinerek şöyle konuştu:

“Bizi silip attıklarını düşünüyorum. Kırmızı Oda dizisindeki Boncuk karakteri gibi dervişlerle konuşmaya başlayacağız. Saat 13.00’ü geçirdiysem sokakta korka korka yürüyorum. Aman biri görür mü korkusuyla geriliyorum. Yaşlıların korunduğu söyleniyor ancak beşinci sınıf insan olduğumuzu düşünüyorum. Bir başıma hem ev işlerimi hem banka ve resmi kurumlardaki işlerimi yetiştirmeye çalışıyorum. Bizden büyükler Meclis’te devleti idare ediyor. Risk varsa onlar da evlerine çekilsin. Eve hapsedildiğimiz yetmezmiş gibi, toplu taşımayı da kullanamıyoruz. Herkesin taksiye binecek parası yok. Geçen gün yağmurun altında iki saat bankanın kapısında bekledim. İçeri tek tek aldıklarından iliklerime kadar ıslandım.”

‘Haydut gibi gizlenerek yürüyorum’

Bir diğer Kadıköylü Nihal Yamak (69) ise bunalımın eşiğinde olduğunu haykırdı:

“Bu duruma ne kadar katlanacağımızı bilmiyorum ama sabırlar tükenmiş durumda. Sahilde bir kafede çay içmeyi, iki insanla sohbet etmeyi özledim. Yalnız yaşadığım için, istediğim zaman istediğim yere giderek kafamızı dağıtırken, hapis hayatı yaşamaya başladım. Zaten sabah 10.00’da uyanıyorum. Kahvaltı, evi toparlama derken saat 13.00 oluyor. Vallahi bıktık. Bizler kendimizi korumayı bilmiyor muyuz? Sokağa çıktığımda saati geçirmişsem haydut gibi gizlenerek yürüyorum.”

‘Özgürlüğe hasret kaldık’

Haydar Demir (70) ve Fahri Ünal (77), her gün kısıtlı zaman diliminde yürüyüşe çıkıp dertleşen vatandaşlardan. Mecidiyeköy sokaklarını arşınlayan ikili, en çok özgürlüğe hasret kaldıklarını dile getiriyorlar. Haydar Demir, kış ortasında dışarıda hayat bulmaya çalıştıklarını söyleyerek, “Hiç olmazsa üç saatlik zaman diliminde kafe, pastane ve lokantalarda oturma hakkımız olsa. Soğukta, sokak ortasında dikilip sohbet etmek zorunda kalıyoruz. Psikolojik açıdan gerçekten de yıprandık” dedi.

Fahri Ünal ise “Fiziksel açıdan bitkin hissediyorum. Dışlandığımı, yok sayıldığımı düşünüyorum. Neyse ki eşim hayatta, eve gittiğimde dertleşip başımı omzuna yaslayabiliyorum. Rutin işlerimizi apar topar halletmeye çalışırken stres yükleniyoruz. Otobüse, metroya, vapura binememek ayrı bir dert. Bizimkisi açık hava hapishanesinden hallice bir yaşam” ifadelerini kullandı.

65 yaş üstü için öneriler

Uzmanların kısıtlamalar nedeniyle evlerinde hareketsiz kalan ve kilo alma riski bulunan 65 yaş üstü bireyler için beslenme önerileri ise şöyle:

Her gün taze sebze ve meyve tüketilmeli.

Haftada 2-3 kez kuru baklagiller tüketilmeli.

Vücuda alınan toplam yağ, toplam enerji alımının yüzde 30’unu geçmemeli.

Doymuş yağ alımı, toplam enerji alımının yüzde 10’undan az olmalı.

Günde en az 8-10 bardak, 1.5, 2 litre su tüketilmeli.

Yeterli miktarda lifli gıdalar tüketilmeli.

“65+ Pandemide Yaşadıklarını Anlatıyor: Hiç Bu Kadar Çaresiz Ve Yalnız Hissetmemiştik. Mimiklerimiz, Sevgimiz, Duygularımız Dondu”

 


  •  
  •  
  •  
  •  
  •   
  •  
  •