Anne Bakmak Galiba İnsana İyi Geliyor
Bu yazının çıkış noktası, yaşlılar için sosyal hayatın içinde olmanın avantajları olduğunun önemiydi. Diğer insanlarla, özellikle de bağlılık hissettiğimiz yakınlarımızla bir arada olmak belki de hepimizin en temel ihtiyacı. Çoğumuz, sosyalleşme ihtiyacımız ile kendimizle baş başa kalma ihtiyacımızı dengelemeye çalışırız. Yaş aldıkça, bazılarımız, başkalarının desteğine istemediği kadar bağımlı olduğu için yeterince mahremiyetini koruyamadığını hisseder. Bazılarımız da, tam tersine, çevresinde sohbet edebileceği, şefkat ve sevgi gösterebileceği veya görebileceği kişilerin varlığından giderek daha çok yoksun kalmanın sıkıntısını çeker. Yaşlılarımızın hayat kalitesini arzu ettiğimiz düzeyde tutmaya çalışırken, onların her zaman dile getiremeyebileceği bu iki ihtiyacı da göz önünde bulundurmamız, onların onurunu gözetmemiz açısından çok önemli.
Ben 55 yaşında, üniversitede öğretim üyesi, eşime arkamı her zaman yaslayabileceğimi bilen şanslı bir kadınım. Üç kız kardeşin ortancasıyım. Babamızı 10 sene önce kaybettik. Annem bir süre sağlık kontrollerini aksatmadan hayatına tek başına yaşayarak devam etti. Sonra önce düşmeler ve idrar kaçırmalar, sonra da yakın bellek sorunları ile seyreden bir nörolojik durum ortaya çıktı. Ufak tefek düşmelerden sonra bir aşamada yalnız yaşayamayacağı anlaşıldı ve tam zamanlı bir yardımcı düzenine geçildi. Biz de kardeşler olarak eş dost yönlendirmesi ile yardımcı bulmaya aracı olan bir takım ajanslarla bu serüvene girdik. Annemin bir yardımcı eşliğinde yalnız yaşadığı 5 yıl boyunca 3 aydan 2 yıla kadar değişen sürelerle farklı kadınlarla çalıştık. 4. Levent’te birkaç sokak ilerde oturuyordum annemden. Küçük kardeşim de onunla aynı apartmanda oturuyordu. Bu arada annem düşüp kalçasını kırdı ve protez ameliyatı oldu. Geçirdiği uzun nekahat döneminde iyice yatağa bağlandı ve bakımı büyük ölçüde yatakta yapılmaya başlandı. Esas sorunlar da işte o zaman başladı. Yanında çoğu zaman sadece yardımcısı olduğundan ve yardımcı da tekrar düşmesinden korktuğu için annemin mobilizasyonu giderek azaldı. Bir sene sonra annem artık değil yürümek, yataktan kalkmak için bile zor ikna olur oldu. Yattığı hastane yatağından kaldırıp koltukta oturtabildiğimiz süre, günde yarım veya bir saat ile kısıtlı kalmaya başladı. Nörolojik kaynaklı denge sorunu olduğu için de artık yürütmeye çalışmamamız gerektiği anlaşıldı. Annemin giderek kendini dış dünyaya kapattığına, yatağının tam karşısındaki televizyondaki eskiden hevesle izlediği haber programları ile bile ilgilenmediğine, eve gelen kişilerle iletişim kurup sohbet edemediğine ve zamanının çoğunu uyuyarak geçirdiğine tanık oluyordum. İş öyle bir noktaya vardı ki, annemi ziyaret ettiğimizde, onu uyanık bulmak giderek zorlaştı. Bir aşamada artık annemin hayat kalitesi açısından yalnız yaşamasının iyi bir fikir olmadığına kanaat getirdim. Bir taraftan da evin giderek artan kirası, kendi emekli maaşı yetemediği için bu masrafla başa çıkmaya çalışan hepimizi zorlamaya başladı.
Bu sırada biz, bir dizi tesadüf sonucu, başka bir semtte uygun bir fiyata satın aldığımız daha büyük bir daireye taşındık. Bu daire annemi ve bakıcısını da barındırabilecek büyüklükte. Annemi yanımıza almak eşimin önerisi oldu, ablam da bu öneriyi destekledi. Ama, annem ile çok ilgilenememiş olmanın verdiği iç üzüntüsü ile ondan daha fazla uzaklaşmak istemeyen küçük kardeşim bu karara çok karşı çıktı ve aramızda ciddi tartışmalar ve kopuşlar yaşandı. O annemin son günlerini evinde geçirmesi gerektiğini savunuyor, ben ise artık onun evi ile ilgisinin kalmadığını, tekerlekli sandalye ile bile evde gezinmeyi talep etmediğini anlatmaya çalışıyordum. Benim düşüncem, eşim güçlü-kuvvetli olduğu için, annemin bizim yanımızda olursa, onu rahatlıkla yatağından kaldırabilir ve onun için çok önemli olan gündelik hareketlerini arttırabilirdik.
Ama sonucu belirleyen bu kaygılar değil maddi sorunlarımız oldu. Annemin hem kirasını ödeyip, hem de hayat kalitesini optimal düzeyde korumamızı neredeyse olanaksız hale geldi. Ben ve eşim, bütün ailenin maddi bir çıkmaza girmesini göze alamadık, ablamı da yanımıza alarak bu konudaki kararlılığımızı beyan ettik ve annemi ve yardımcısını bize taşıdık.
Öykümüzün asıl önemli kısmı bundan sonrasında.
Annem bizim yanımıza taşınalı üç yıl oldu. Yaşı 86. Bu son üç yıl içinde, aile fertleri başta olmak üzere herkes, annemin üç yıl öncesine göre dış dünyayla daha ilgili, iletişim kanalları daha açık ve çevreyle iletişime girmekte daha gayretli olduğu görüşünde hemfikir. Kapı veya telefon çaldığında kim geldiğini ve kimin aradığını soruyor, her konuda merakı arttı. Annemin hiç iyileşmeyeceğini sandığımız enfeksiyonları, ve başta baş ağrısı olmak üzere kronik sağlık sorunları neredeyse hiç kalmadı, zaman zaman kriz durumu yaratan kabızlık sorunu ise büyük ölçüde kontrol altına alındı. Annemi yıllardır takip eden ve burada anlatmama gerek olmayan farklı sağlık krizlerine tanıklık etmiş olan nöroloğumuz bir yıl aradan sonra annemi gördüğünde, bu değişimi “Yüzüne huzur gelmiş” diye özetlemişti. Ben de aynı görüşteyim ve bunun farklı nedenleri olduğunu düşünüyorum.
Her şeyden önce, annemin daha önce ancak uzaktan takip edebildiğimiz gündelik rutinini daha yakından gözlemleyip, bu tür hastalarla çalışma konusunda deneyimli bir hemşirenin de önerileriyle bu rutinin içine bana da anlamlı gelen aktiviteler yerleştirdim. Eskiden kahvaltısını yatağında oturur vaziyette yerken, artık yatağın kenarında ayaklarını yere sallayarak oturarak küçük bir masada yapmaya başladı. Ayakları yere basılı olarak yatağın kenarında oturma egzersizleri sayesinde denge sorunu bir miktar azaldı. Bunun faydası şu: tekerlekli sandalyeye oturmak için kaldırdığımızda, kendini eskisi kadar bırakmadığı için düşme riski azaldı. Kahvaltıdan sonra annemi her gün tuvalete kaldırıp hareket etmesini sağlıyoruz. Hemen her gün, sokağı gören balkonumuzda oturup temiz hava almasına dikkat ediyoruz. Ameliyatından beri yapması gereken fizik tedavi hareketlerini de gözetimim altında olduğu için daha düzenli bir şekilde yapıyor. Bunun sonucunda, fizik tedavi uzmanımız kas gücü açısından çok ilerleme kaydettiğini söyledi. Aynı şekilde, beslenmesi de daha iyi takip edildiği için hareketsizliğin yol açtığı kilo artışının bir miktar önünü alabildik. Daha önce sıklıkla gördüğümüz pastane ürünü kaçamaklarına, nişastalı, şekerli ürünlere çok ender durumların dışında son verdik, ana ve ara öğünlerde yediğine içtiğine çok dikkat ettik.
Annemin, bu üç yılda hayatındaki en önemli değişiklik, 24 saatini dört kişinin yaşadığı bir evde geçiriyor olmak. Etrafında günün değişik saatlerinde genellikle daha çok insan var. Eşimle hayatımızı onun için değiştirdik diyemem, ama evde olduğumuz her akşam onu kaldırıp birlikte masada kokulu mumlarımızın eşliğinde yemek yemeye, sohbet etmeye özen gösterdik; bu yemeklerde onun keyifle yarım bardak bira içmesine izin verdik. Onun da tanıdığı arkadaşlarımız yemeğe misafir geldiğinde de annem genellikle bir iki saatliğine bizimle masada oluyor, sohbete katılmasa da izliyor. Yemeğe kalkmadan önce saçını tarayıp hafif bir makyaj yapmaktan hoşlanır oldu. Evde olduğumuz süre içinde mümkün olduğunca onunla vakit geçirmeye, birlikte İZ kanalında belgesel seyretmek, haber kanallarındaki tartışma programlarına bakmak, Youtube’da sevdiği eski şarkıları dinlemek gibi aktivitelere yer ayırıyor, bunlarla ilgili onunla konuşuyor, sorularını yanıtlıyoruz. Artık o da, eve onu görmeye gelen insanlarla daha fazla oturup az da olsa sohbet ediyor.
Annemin demans durumu devam ediyor. Örneğin, hala evini boşaltmış ve taşınmış olduğunu kabullenmedi. Bizde kalıcı olduğunu düşünmüyor, zaman zaman eve gitmek istediğinden bahsediyor; babamın hayatta olduğunu ve onu almaya geleceğini düşünüyor ve bu konuda kaygılı dakikalar veya saatler yaşayabiliyor. Bizim önceliğimiz onun kaygı düzeyini azaltmak, bunun için ne gerekirse onu yapıyoruz. Teskin edici sözler, değişik bir konu açmak, ve özellikle de elinden tutmak gibi tensel temasla bir süre sonra sakinleşebiliyor. Bu anlar, annemin çoğunlukla güneşli günlerini ara sıra gölgeleyen kısa süreli bulut geçişleri diye düşünüyorum.
Buna karşın, yakın bellek sorununda görece iyileşme olduğunu düşünüyorum. Daha öncesinden farklı olarak, tanıdığı kişilerle ilgili daha çok soru sorması, bir gün önce konuşulanları veya olanları daha iyi hatırlaması, ekranda gördüğü kişilerin isimlerini telaffuz etmesi, biz bir tatilden dönünce nereye gittiğimizi hatırlaması ve orayla ilgili sorular sorması gibi örnekler verebilirim. Aldığı antidepresanın dozu değişmemiş olduğu halde, önceye göre daha az depresif olması da bir artı. Aslında şimdiye kadar anlattığım olumlu gelişmeler yalnız yaşayan yaşlılarda hem fiziksel hem de psikolojik semptomların daha çok görüldüğüne işaret eden bilimsel araştırma bulguları ile uyumlu.
Ben bu kararı vermeden çok düşündüm ve olası olumlu ve olumsuz sonuçlarını çok tarttım. En çok da evinden ayrılmasının onun üzerindeki olası üzücü etkisine çok kafa yordum. Yaş aldıkça insanın evine daha çok bağlanması, evinden ayrılmasının ona kötü gelmesi olasılığı en dertlendiğim konuydu ve risk içeriyordu. Bu konuda nöroloğumuzun takdiri benim için kritik önem taşıdığı için değişikliğin zamanlamasını ona danışarak yaptım. Böyle bir kararı sadece maddi nedenlerden ötürü daha erken vermeye de zorlanabilirdim, bu açıdan şanslıydım. Tabii, böyle bir kararı vermek için hazır olmak da gerek. Hep bir arada yaşamanın zor yanları da var, özellikle de yabancı ve kendine göre anlaşılır sorunları olan bir yardımcı da sizinle yaşayacaksa. Bu kişiyi eve alacak kadar iyi tanıyor olmanız lazım. Evde kurulmuş olan bir özel hayat var, ve bu karar evdeki düzeni etkiliyor neticede. Eğer eşiniz ile birlikte yaşıyorsanız, bu konuda aranızdaki uyum, yaşlıyla ve varsa yardımcısı ile kurduğunuz ilişkideki görüş birliği belki de en belirleyici unsur. Böyle bir tercih yapmadan önce çok iyi düşünmek, hane halkının her birinin bu kararı içine sindirmesi, evin düzeninin buna olanak tanıması çok önemli. Daha sonrasında da evdekilerin, ihtiyaçlarına göre, ara ara birbirlerinden mola almaları iyi geliyor. Bizim durumumuzda, ben böyle bir karar vermiş olmaktan çok memnunum. Kolay olmayacağını bilerek bu yola girdim. Açık söylemek gerekirse, bizimle olursa içimin daha rahat olacağını öngörüyordum, ama ne onun için, ne de benim için bu kadar iyi olacağını tahmin etmemiştim. Anne bakmak galiba insana iyi geliyor. Benzer bir karar verme aşamasındaki herkese kolaylıklar diliyorum.