İnsanlık tarihine baktığımızda şimdilerde her zamankinden daha uzun yaşıyoruz. 2030 yılında, dünya nüfusunun yarısı 65 yaşın üzerinde olacak. Bu durumun genç yaşlı fark etmeksizin herkes için olumlu yanları olduğu gibi olumsuz tarafları da bulunmakta.
Günümüzde yaşlı bakımının gerçekleştiğini söyleyemeyiz. Dünya nüfusu yaşlandıkça, kuşaklar arasındaki denge önlenemez bir şekilde değişiyor. Ekonomik olarak faal olmayan yaşlıların daha çoğunun azalmakta olan çalışan nüfus tarafından desteklenmesine ihtiyaç olacaktır. İleriki yaşlarda, kadın nüfusu erkek nüfusunu sayıca geçmiş olacaktır ve bu durum yaşlı kadınları ve aileleri alışılmışın dışında zorlayıcı bir yaşlılık deneyimiyle karşı karşıya bırakacaktır.
Türkiye nesiller arası dengenin geri döndürülemez değişimiyle yüzleşmeye başladığında, bu ülkede bulunan bizler de yaşlılara karşı sorumlulukların değişen dengesiyle karşı karşıya kalacağız. Bugün 65 yaş üstü nüfusu %15 olan Avrupa ile kıyaslandığında Türkiyede bu oran %7,7 iken 2050 yılında %20’lere yükselecektir. Yaşlıların bakımının yükü, her ne kadar çoğunlukla hem bakan hem bakılan olan kadınların üzerinde olacak olsa da ailelerimizle birlikte herbirimizin ve vergi mükellefleri olarak da toplumun üzerinde olacaktır.
Yaşlılar gelecekte aşırı ilgi ve bakımımıza ihtiyaç duysalar da unutmamalıyız ki, aynı zamanda, toplumumuza tecrübeleri, bilgileri, mevcut zamanları ve sevgileriyle katacakları çok şey vardır. Onlar giderek artan bir şekilde bizim geçmişimiz ve geleceğimiz arasındaki bağımızdır. Türkiyedeki yaşlılar, diğer yerlerde olduğu gibi, giderek topluma emekçi ve özellikle çeşitli sivil toplum kuruluşlarında gönüllü olarak katkıda bulunur olacaklardır. Avrupa ve Kuzey Amerika’da büyükannelerin çocuk bakmasına yönelik verilen önemli bir destek vardır ve bu aynı zamanda annelerin iş gücüne katılımına olanak sağlamaktadır. Bu durum, ülkemizdeki büyükannelerin (ve belki de büyükbabaların) giderek belirginleşen rolü olacaktır. Türkiyede kuşaklar arası güçlü bağlar, yaşlıları destekleyici aile merkezli etkinliklerin oluşmasını sağlayacaktır ki bu etkinlikler onların olduğu kadar genç kuşakların da yaşamlarına anlam, amaç ve değer katacaktır.
Bu gerçekler 65+ Yaşlı Hakları Derneği’nin kurulmasında etkili oldu.
Yaşlanma ve toplum hakkındaki üç kesin durum
Sorunlar/ Zorluklar
Türk toplumu, tüm sınıf ve bölge farklılıklarının önüne geçen nesiller arası güçlü ve uzun ömürlü bağ ve sorumluluklara sahiptir. Yaşlı bakımında, farklı kuşakların desteği şimdi ve ilerde önemli bir yerel destektir. Ancak, muhtemel nüfus dengesizliği ile birlikte iyi niyetli genç insanlar bile, büyüklerine bakma konusunda, gerek sosyal gerekse psikolojik ve ekonomik baskılarla karşılaşacaklardır.
Yaşlıların hem şimdi hem de ileride “yerinde” bakımlarına devam etmenin ve yaşları ilerledikçe ve hem kendilerinin hem de toplumun gereksinimleri değiştikçe, onlar için karma ve dengeli bir refah düzeni oluşturmak için aile, devlet, piyasa ve sivil toplum tarafından sağlanan bakımın, ekonomik olduğu kadar pek çok etik, kültürel ve kişisel gerekçeleri de mevcuttur. Burada önemli olan , kuşaklar ve cinsiyet açısından yerel olarak anlamlı ve esnek, herkes için adil, uygun maliyetli ve bakıma muhtaç yaşlıların haysiyetini gözeten bir denge kurmaktır.
Biz kimiz?
Biz; kadın-erkek, genç-yaşlı, farklı kesimlerden gelen küçük bir grup kendini adamış gönüllüleriz. Aktif profesyoneller, akademisyenler, iş adamları-kadınları, ev hanımları, emekliler, sosyal aktivistler ve bakım veren kişileriz.
Vizyonumuz
Yaşlılarıyla huzur içinde olan bir toplum yaratmak adına sürdürülebilir, örnek olan modeller geliştirmek ve bu modelleri hayata geçiren öncü kurum olmak.
Misyonumuz
Çalışma alanlarımız
Yaklaşımımız