Ana SayfaBlogSözel KöşeBeyaz Perdede YaÅŸlılık: “The Father”

Beyaz Perdede YaÅŸlılık: “The Father”

The Father (2020)

Florian Zeller’in 2012’de yazdığı ve Christopher Hampton ile birlikte sinemaya uyarladığı The Father, sahnelerden beyaz perdeye taşınarak unutulmaz bir iz bıraktı. Sundance’te prömiyer yapan ve birçok dalda Oscar adaylığı alan film, nihayetinde Anthony Hopkins’e En İyi Erkek Oyuncu, Hampton ve Zeller’e ise En İyi Uyarlama Senaryo Oscar’ını kazandırdı. Film, Batı Londra’da yalnız yaÅŸayan seksen yaşındaki emekli mühendis Anthony ve kızı Anne’nin hikâyesini anlatıyor.

Anthony, Alzheimer ile bağlantılı demans semptomları gösterir ve yaşamını kızının desteğiyle sürdürür. Sık sık kovduğu için bir türlü kalıcı olamayan bakıcılar da ona destek olmaya çalışır. Anthony, giderek artan hafıza kayıpları ve zihinsel karışıklıklarla mücadele ederken, kızının Paris’e taşınma planları ve evdeki bakıcı değişimleri onun gerçeklik algısını iyice sarsar. Bu süreç, demansın hem birey hem de yakınları üzerindeki yıkıcı etkilerini gözler önüne seren bir baba-kız dramına dönüşür.

The Father, demansı işleyen diğer filmler gibi izleyiciyi hasta yakınlarının gözüyle dışarıdan bir gözlemci yapmak yerine, doğrudan hastanın zihninin içine sokarak benzersiz bir deneyim sunar. Film boyunca Anthony ile birlikte biz de etrafımızdaki gerçekliği sorgular, şaşkınlığa ve korkuya kapılır, zamanı ve mekanı anlamlandırmaya çalışırız. Onun saatinin kaybolması veya evdeki eşyaların sürekli yer değiştirmesi gibi ayrıntılar, sadece basit metaforlar değil, aynı zamanda filmin dramatik gerilimini inşa eden temel unsurlardır.

Zaman doÄŸrusal ilerlemez; sahneler birbirini takip etse de, izleyici ve Anthony birlikte belirsizliÄŸin içinde kaybolur. Film, bu ustaca kurgu tekniÄŸiyle demansın belki de en acımasız yönünü—kiÅŸinin kendi durumunun farkında olmaması halini—seyirciye sarsıcı bir ÅŸekilde yaÅŸatır. Sahne geçiÅŸleri, hafıza oyunları ve gerçeklikle kurmacanın sınırlarını flu hale getiren anlatımı sayesinde, Anthony’nin zihnindeki kaosu iliklerimize kadar hissederiz. The Father bu yönüyle, izleyiciyi pasif bir alıcı olmaktan çıkarıp, karakterin içsel çalkantılarını aktif bir ÅŸekilde deneyimleyen bir katılımcıya dönüştürür.

Film, Alzheimer hastalarının ve onlara bakım verenlerin yaşadığı zorlukları, taşıdıkları duygusal yükü derinlemesine işliyor. Anthony Hopkins, demansın gölgesindeki bir karakteri; öfke nöbetleri, kafa karışıklıkları ve nadir farkındalık anları dahil olmak üzere, muhteşem bir ustalıkla canlandırıyor. Kızı Anne karakterini canlandıran Olivia Colman ise, kendi hayatını kurma arzusu ile babasına duyduğu sevgi ve sorumluluk hissi arasında sıkışmışlığın hüzünlü portresini sunuyor. İki karakterin arasındaki bu karmaşık ve yoğun ilişki, demansın hasta ve aile üzerindeki psikolojik yıkımını son derece gerçekçi ve samimi bir dille perdeye taşıyor.

Tüm bu özellikleriyle film, sıradan bir sinema deneyiminin sınırlarını aşarak; izleyicide derin bir empati duygusu uyandıran, toplumsal farkındalığa hizmet eden ve çok katmanlı yapısıyla unutulmaz bir sanat eserine dönüşüyor.

İzleyici Notu: Bu film, demans hastası yakınları ve bakım verenler için duygusal anlamda yoğun ve tetikleyici sahneler içerebilir.

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir