29 Mart 2020
Aalgının yayılmasını sadece 65 yaÅŸ üstü ve kronik hastalıkları olanlar artırmıyor, “biz genciz bize bir ÅŸey olmaz” diyerek hafta sonu piknik alanlarını doldurup mangal yapanlar daha çok artırıyor
Tüm dünyayı etkileyen Covid-19 pandemisiyle/salgınıyla mücadelede pek çok ülkede olduÄŸu üzere Türkiye’de de salgının ilk görüldüğü ülkelerle olan insan hareketliliÄŸini durdurulması/sınırların kapatılması, okullarda eÄŸitime ara verilerek uzaktan eÄŸitime geçilmesi, eÄŸlence, ibadet, bilimsel-kültürel etkinlikler vb. topluma açık alanlardaki faaliyetlerin durdurulması, evinden çalışabileceklerin zorunlu olmadıkça evden çıkmamalarının salık verilmesi, bazı kentlerde AVM’lerin kapatılması vb. tedbirler alınıyor. Alınan bu önlemler arasına geçen cumartesi gecesi biri daha eklendi.
T.C. İçiÅŸleri Bakanlığı tarafından “65 YaÅŸ ve Üstü ile Kronik Rahatsızlığı Olanlara SokaÄŸa Çıkma Yasağı Genelgesi” yayınlanarak 21 Mart 2020 saat 00:00’dan itibaren 65 yaÅŸ ve üstü kiÅŸilere sokaÄŸa çıkma sınırlaması/yasağı geldi. Ertesi günü yine 81 İlin ValiliÄŸine gönderilerek yayınlanan ek genelgeyle de bu yasaÄŸa getirilen istisnalar belirtildi: Mevcut ve aciliyeti olan kamu hizmeti ve kamu saÄŸlığı hizmetinin aksamaması için kanser hastaları ve organ nakli olanlar hariç olmak üzere hizmetine ihtiyaç duyulacak 65 yaÅŸ üstü baÅŸta doktorlar, saÄŸlık çalışanları, eczacılar, belediye baÅŸkanları, kurum il müdürleri, sosyal hizmet kuruluÅŸları görevlileri, vb kamu görevlileri bu sokaÄŸa çıkma yasağının kapsamı dışına alındı. Yayınlanan genelgede Korona Virüsü’nden etkilenecek en riskli grup 65 yaÅŸ ve üzeri vatandaÅŸlar ile kronik hastalıkları olan vatandaÅŸların “büyük risk alarak toplumsal hareketliliÄŸin içine girdikleri, zorunlu olmadıkları halde toplu taşıma araçlarını kullanarak seyahat ettikleri, halka açık alanlarda ve parklarda bir araya geldikleri” ve bu durumun devam etmesinin de 65 yaÅŸ üstü ve kronik hastalıkları olanların “kendi hayatlarını ve toplum saÄŸlığı açısından ciddi risk oluÅŸturarak salgının yayılmasını; vaka sayısı ve tedavi gereksinimi artırarak, vatandaÅŸlarımızın hayatlarını kaybetmesi riski ile toplum saÄŸlığı ve kamu düzeninin ciddi ÅŸekilde bozulmasına sebep olacağı”[i] belirtilerek söz konusu sınırlama gerekçelendiriliyor. Bu sınırlamanın/yasağın SaÄŸlık Bakanlığı ve Bilim Kurulu’nun tavsiyeleri doÄŸrultusunda alındığı; il valileri tarafından, İl İdaresi Kanununun 11/C maddesi ve Umuma Hıfzısıhha Kanunu’nun 27. ve 72. maddesi kapsamında ivedilikle uygulanmasının altı çiziliyor.
Covid-19 salgınıyla mücadele kapsamında 65 yaş üstü ve kronik hastalıkları olan vatandaşlara yönelik getirilen bu sınırlama/yasağın gerekçesi tıbbi bakımdan ve mevcut sağlık sisteminin kapasite sınırlılığı açısından çok elzem ve ivedi olabilir. Sağlık Bakanlığı ve ilgili hastane, sağlık kuruluşları, doktorlar, hemşireler, laborantlar ve diğer sağlık personelinin görevlerini cansiperane çalıştıklarını görmekteyiz. Kuşkusuz Sağlık Bakanlığı Covid-19 salgına yönelik önlemleri alırken ilgili bakanlık bürokratlarını da ikna ederek ve vakaların hastanelerin kapasitelerini aşan bir vaziyette acillere yığılmaması için süreci yönetmede elinden geleni yapıyor.
Ancak genelgeyi kaleme alan bürokrat ya da uzmanların bazı cümlelerine sızmış korkuya ve iki gündür sokakta gözlemlediklerime daha dikkatli baktığımda, 65 yaÅŸ üstü kıdemli yurttaÅŸlara yönelik tehlikeli bir algının oluÅŸtuÄŸunu sezinlemekten ürktüğümü belirtmeliyim. Çünkü salgının yayılmasını sadece 65 yaÅŸ üstü ve kronik hastalıkları olanlar artırmıyor, aksine toplumsal hareketliliÄŸi daha fazla olan sokakta gruplar halinde dolaÅŸan, sahil kenarında düğün halayı çeken, otogarlarda toplu halde üstelik uyarılara raÄŸmen asker ya da yolcu uÄŸurlaması yapanlar, “biz genciz bize bir ÅŸey olmaz” diyerek hafta sonu güneÅŸli havada piknik alanlarını doldurup mangal yapan genç ve orta yaÅŸlılar salgında bulaşıyı daha çok artırıyor. Son iki gündür sokaÄŸa, çarşıya sadece iki kez; 80’li yaÅŸlardaki annemle babamın alışveriÅŸini yapmak ve ilaçlarını almak için çıktım. Ve yürürken dış görünüşünden 70’li 80’li yaÅŸlarda olduÄŸunu kestirdiÄŸim kıdemli yurttaÅŸların kıdemsiz yurttaÅŸlar (gençler ve orta yaÅŸlılar) tarafından kimisi böbürlenerek ve kimisi alaylı bir tarzda uyarıldıklarına “sokakta ne iÅŸiniz var, size yasaklandı duymadınız mı?” laflarına en az 4-5 kez tanık oldum. Ya da sosyal medya üzerinden gördüklerimiz; dedesini sandalyeye baÄŸlayanlar, bankta oturan kıdemli yurttaÅŸlara içi su dolu balon toplarını atanlar, sokakta görülen kıdemli yurttaÅŸları görevli pozuna girerek hem sorguya hem de videoyaya çekme hadsizliÄŸini ve terbiyesizliÄŸini gösteren bazı gençler vb.
Son günlerde TV kanallarında, yazılı ve görsel basında ve sosyal medya mecralarında işaretlerini bolca gördüğümüz yaşlı nüfusa yönelik oluşan toplumsal algının en az bu salgın kadar tehlikeli olduğunu düşünüyorum. 65 yaş ve üstü ile kronik hastalıkları olanlar Covid-19 salgının günah keçisi ilan ediliyor sanki; salgın hastalık ve ölüm aslında hiç de yekpare olmayan 65 yaş ve üstü nüfusla özdeşleştirilmeye başlandı bile. Bu algı bizleri çok tehlikeli bir yere yaşçılığa götürür.
Sosyal Bilimler literatürüne 1960’lı yıllarda giren Yaşçılık (Ageism) kavramı tıpkı ırkçılık, cinsiyetçilik gibi ayrımcılık türlerinden biridir. Yaşçılık insanların sadece takvimsel/kronolojik yaÅŸlarından dolayı ayrımcı tutum, davranış ve uygulamalara sistematik olarak maruz kalmaları olarak tanımlanıyor. Yaşçılık çocuklara ve gençlere yönelik ayrımcılığı da kapsayan bir kavramdır ancak son onlu yıllarda daha çok yaÅŸ almış ya da kıdemli yurttaÅŸlara yönelik ayrımcı tutum ve uygulamaları iÅŸaret etmek için kullanılıyor. Yaşçılık en hafifinden görmezden gelinme ya da dikkate alınmama gibi önyargı ve kalıpyargılara dayalı olumsuz tutumları içerdiÄŸi gibi tecrit edilme/ayrı tutulma, istismar edilme, taciz ve fiziksel ÅŸiddet gibi örtük ve açık uygulamalara da iÅŸaret eder.[ii]
Kavramı ilk kullanan Kolombiya Üniversitesi (Columbia University) psikiyatristlerinden Robert Nail Butler olduÄŸu belirtiliyor. 1969’da Amerika’daki emlak piyasasıyla ilgili bir veri R.N. Butler’ın dikkatini çeker; Butler, ileri yaÅŸtaki insanların oturduÄŸu evlere yakın olan evlerin fiyatlarının görece daha düşük olmasının gençlerin bu evleri kiralamaması ve satın almamasıyla iliÅŸkili olduÄŸunu gözlemler ve Amerikan toplumunda gençlerin çoÄŸunun yaÅŸlıların oturduÄŸu evlere yakın oturmak istememelerini yaşçılık (ageism-yaÅŸlılara yönelik ayrımcılık) olarak tanımlar. Bill Bytheway dar ve geniÅŸ anlamda iki tarz yaşçılık olduÄŸunu söyler: Dar anlamda yaşçılık toplumsal iliÅŸkilere etkisi olan iki farklı uygulamaya iÅŸaret eder. Bunlardan birincisi, bireylerin yaÅŸlarından dolayı bazı imkân ve fırsatlara ulaÅŸabilmelerinin ya da yararlanabilmelerinin engellenmesine iliÅŸkin ayrımcı davranışlardır. İkincisi, yaÅŸlıların olumsuz algılanmasına ve basmakalıp özelliklerle deÄŸerlendirilmesine neden olan önyargılardır. Bu pratikleri harekete geçiren, yaÅŸlılığın fiziksel olarak bedende bıraktığı izler ve yaşın kronolojik-istatistiki bir veri olarak modern toplumlarda ele alınmasıdır. GeniÅŸ anlamda yaşçılık ise, yaÅŸlanma sürecinde ortaya çıkan biyolojik deÄŸiÅŸimlere yönelik bütün inanışlar olarak özetlenebilir. Bu inanışlar hem bireylerin hem de kurumların pratiklerini biçimlendirdiÄŸi gibi, yaÅŸlanma ve ölüm karşısında duyulan kaygıyı da harekete geçirir, ayrıca yaÅŸ ile yeterlilik ya da güçsüzlük arasındaki iliÅŸkiyi düzenler. Kronolojik/takvimsel yaşın insanları ve toplumları kategorize etme ölçütü olarak kullanılması ve hukuki-yasal düzenlemelerin ve uygulamaların takvimsel yaÅŸa göre belirlenmesi, yaşçılığın ortaya çıkmasını da etkiler. Yaşçılık ırkçılık, cinsiyetçilik gibi diÄŸer ayrımcı yaklaşımlar kadar toplumsal iliÅŸkileri kesiÅŸimsel olarak etkiler. Ancak yaşçılıkta belirleyici olan, ten rengi ya da biyolojik cinsiyet gibi doÄŸuÅŸtan gelen özellikler deÄŸil, ileri yaÅŸtır. Bu baÄŸlamda uzun bir yaÅŸam sürme ÅŸansına sahip olan her bireyin karşılaÅŸabileceÄŸi bir ayrımcılık türüdür.[iii] Yaşçılık, bireysel ve kurumsal olmak üzere iki düzeyde iÅŸleyen bir ayrımcılık biçimidir. Bireysel yaşçılık, yaÅŸlı bireylerin gündelik yaÅŸamlarında kalıpyargı ve önyargıya dayalı algıdan dolayı ayrımcı tutum ve davranışlara maruz kalmalarıdır: ÖrneÄŸin yaÅŸlıların ihmâl ve istismar edilmesi gibi. Palmore, gençlerin hiçbir deneyimsel arkaplanları olmaksızın nedensiz yere yaÅŸlılardan nefret etmesi ya da yaÅŸlanmaktan korkması olarak tanımlanan “gerontofobi”yi bireysel yaşçılığa örnek verir. Kurumsal yaşçılık toplumsal yaÅŸamda ya da siyasal alanda, medyadaki temsillerde eksiklik, kent planlamalarında görmezden gelinme ya da zorunlu emeklilik gibi yasal düzenlemeler ve yahutta çalışma hayatında kurumsal hizmet içi eÄŸitimlerde yok sayılma vb. olumsuz yaklaşım ve uygulamalardır.[iv] Mekânsal düzenlemelerde ise örneÄŸin yaÅŸlı nüfusun yoÄŸun olduÄŸu semtlerde yeterince yeÅŸil alan, park olmaması, ya da mevcut alanlarda oturma bankı bulunmaması, kamu ve özel hizmet binası giriÅŸlerinde korkuluklu ve uygun eÄŸimde rampanın bulunmaması[v] ya da merdiven basamaklarının 15 cm.’den yüksek olması ya da emekli maaşı ödeme hizmeti veren bankalardaki vezne bankolarının çok yüksek olması, tutamak ya da oturak bulunmaması vb. sıralanabilir.[vi]
Günümüzde sosyal refah devletinin kriz göstergelerinden birisi de yaşlılara yönelik önyargıların, stereotipleştirmenin ve ayrımcılığın yükselmesidir: Sosyal politika uzmanlarının ülkelerin sosyal güvenlik sistemlerini tehdit eden bir unsur olarak yaşlı nüfusu görmesi bunu açıkça örnekler. Yaşçılık aslında toplumsal, ekonomik ve kültürel süreçlerle ilişkili olarak ortaya çıkan bir ayrımcılık türüdür ve kapitalist modernleşmenin trajik sonuçlarından biridir.[vii]
1990’lardan sonra siyasal iktidarların neoliberal politikaları uygularken yaÅŸlı nüfusu “günah keçisi” olarak ilan etmeleri, hak temelli sosyal politika anlayışından vazgeçilerek kamunun sorumluluÄŸunun bireye ve aileye devredildiÄŸi bir döneme geçilmesinde kendilerini aklamak için etkili bir gerekçe olarak çokça kullanıldı.[viii] Ölümle ve hastalıkla özdeÅŸleÅŸtirilen yaÅŸlılık, yüceltilen gençlik, kapitalist toplumlarda verimlilik ilkesi ile kronolojik yaÅŸ arasında kurulan iliÅŸki ve de yaÅŸlılık üzerine yapılan ilk akademik araÅŸtırmaların daha çok bakımevlerinde yaÅŸayan çok ileri yaÅŸtaki hasta yaÅŸlılara odaklanmış olması yaÅŸlılara yönelik ayrımcılığın zihinsel kaynakları olarak karşımıza çıkıyor.[ix]
Son haftalarda yaşçılığın ya da yaÅŸlılara yönelik ayrımcılığın Covid-19 salgınıyla birlikte bambaÅŸka bir boyuta taşındığına tanık oluyoruz! Dünya SaÄŸlık Örgütü (WHO) BaÅŸkanı T. A. Ghebreyesus, 20 Mart’ta düzenlenen basın toplantısında gençleri uyararak her ne kadar ÅŸimdiye kadar Covid-19’la ilgili istatistikler en riskli grubun 70 yaÅŸ üstü ve kronik hastalıkları olanlar olduÄŸunu gösterse de, 50 yaÅŸ altındakilerin de ciddi ÅŸekilde hastalandığının ve bazı genç vakaların da maalesef ölümle sonuçlandığının altını çizdi.[x]
Ayrıca ABD Hastalıkları Kontrol ve Önleme Merkezi (CDC)’nin 18 Mart 2020 tarihli raporunda ÅŸimdiye kadar ABD’de de görülen Covid-19 vakalarının yüzde 30’u 20 – 44 yaÅŸ arasındakilerden oluÅŸtuÄŸu ve bu vakalardan yüzde 12’si de yoÄŸun bakımda tedavi görmek zorunda kaldığı belirtildi.[xi] Virologlar, Enfeksiyon uzmanları Covid 19 pandemisinin baÅŸlarında olunduÄŸunu, yaygın testler yapıldıkça ve salgın kontrol edildikçe vakaların demografik profilinin netleÅŸeceÄŸini belirtiyor. Koronavirüs yaÅŸ ayrımından çok, bulaÅŸtığı kiÅŸilerin bağışıklık sistemini güçsüzleÅŸtiren kronik bir hastalığının olup olmamasına, kanser tedavisi görüp görmemesine bakıyor. Ölüm vakalarının daha ileri yaÅŸ grubunda olması (80 ve üstü) yüksek tansiyon, koah, diyabet vb. kronik hastalıkların ileri yaÅŸlarda görünme sıklığıyla ilgilidir.
Türkiye Cumhuriyeti Devleti salgın hastalıklarla mücadelenin kurumsal temellerini 1928’de Hıfzısıhha Enstitüsünü kurarak atıyor ve 1593 Sayılı Umumi Hıfzısıhha Kanunu’nu 24 Nisan 1930’da TBMM’de kabul edilmesiyle yasal zeminini oluÅŸturuyor. 1563 Sayılı Kanun 6.5.1930 Tarihli 1489 Sayılı Resmi Gazete’yle yayımlanarak yürürlüğe giriyor. 1932-2018 tarihleri arasında 23 defa çeÅŸitli madde ve fıkralarında 1593 Sayılı Kanunda mevzuata ek ya da deÄŸiÅŸiklik yapılıyor. 1593 Sayılı Kanun bugün 90 yaşında! Türkiye’de sıtma, dizanteri, trahom vb salgınlarında büyüyen Cumhuriyetin çocukları bugünün 80’li, 90’lı yaÅŸlardaki kıdemli yurttaÅŸları oldular. Onların anneleri, babaları, amcaları, teyzeleri, dayıları, halaları, abileri ablaları Cumhuriyet’i kurdu, bu çocukların bir kısmı da öksüz ya da yetim büyüdü. Covid-19 salgınıyla mücadele kapsamında 1593 sayılı Hıfzısıhha Kanunu’nun 27. ve 72. [xii] maddelerine dayanılarak İçiÅŸleri Bakanlığınca sokaÄŸa çıkma yasağı/sınırlaması getirilen 65 YaÅŸ ve üstü ile kronik hastalıkları olan yurttaÅŸların bu Kanunla yaşıt olan kuÅŸak ve onların çocuklarını kapsaması da tarihin bir oyunu olsa gerek! YaÅŸ almayla birlikte artan kronik hastalıklar nedeniyle en riskli grup olmaları yönündeki hassasiyeti ve acilen bulaÅŸtan korunmaları için izolasyonlarının hukuki düzenlemeyle saÄŸlanması gereÄŸini anlıyorum elbette ama “toplum saÄŸlığı açısından ciddi risk oluÅŸturarak salgının yayılmasına” sebebiyet verdikleri ibaresini hatalı buluyorum. BulaÅŸ bölgelerinde yaygın olarak test yapılabilseydi, Koronovirüs pozitif olanların daha çok genç ve orta yaÅŸ gruplarında yoÄŸunlaÅŸtığı görülebilecek miydi? Olanaklar ölçüsünde sadece hastalık ÅŸikayetiyle saÄŸlık kuruluÅŸuna gidenlere, Covid-19 belirtilerini gösterdiÄŸi durumda Koronavirüs testi yapılabildiÄŸi belirtiliyor. Covid-19 belirtilerini bulaÅŸa yakalanmış kronik hastalıkları olanlar daha erken ve ÅŸiddetli gösteriyor olabilir mi? Bu durumda Koronavirüs pozitiflerin sayısal olarak ileri yaÅŸta yoÄŸunlaÅŸtığı ve Covid-19 bulaşısını artıranların da daha çok “yaÅŸlılar” olduÄŸu sanısına düşmüş olunmuyor mu? Bu soruları sormak bir yana, salgınla mücadelede alınan önlemlerin gerekçesi anlatılırken ya da salgın üzerine konuÅŸulurken, demeç verilirken dilimize çok dikkat etmeliyiz. Pek çok kentin belediyesi 65 yaÅŸ üstü ve kronik hastalıkları olanlara yönelik sokaÄŸa çıkma sınırlaması getirilmeden önce meydanlardaki, parklardaki bankları sökmeye baÅŸladı. Buna birçok gencin tepkisi şöyle oldu: “İyi oldu evde otursunlar! Hasta olup hastaneleri dolduracaklar!”. Bunu söyleyen gençlerin arasında gün içinde arkadaÅŸlarıyla sokakta buluÅŸup, sosyalleÅŸip, akÅŸamleyin de eve dönüp anneannesine, dedesine sarılanlar da var. Zorunlu kamu hizmetlerinde çalışanların dışındaki tüm yurttaÅŸların Covid-19 bulaşısını artırmamak için evinde kalması gerekiyor. Sadece “yaÅŸlılar evde kalsın!” demek bulaşıyı mı önlüyor, yoksa yaşçılık dilini mi güçlendiriyor, bunun üzerine düşünmek gerekiyor.
[i] 65 Yaş ve Üstü ile Kronik Rahatsızlığı Olanlara Sokağa Çıkma Yasağı Genelgesi
[ii] Bknz Kayacan 2001, Tufan 2002, Çayır 2012, Oktuğ Zengin 2015.
[iii]Â Bknz Palmore 1999, OktuÄŸ Zengin 2015.
[iv]Â Bknz OktuÄŸ Zengin 2015.
[v] 2005’den bu yana çeÅŸitli engelliler kanunu, belediyelerin imar yönetmeliklerle kamusal hizmete açık her türlü resmi ve özel bina giriÅŸi, park ve bahçe düzenlemelerini bedensel engelleri olan kiÅŸilere uygun hale getirilmesinin yasal alt yapısı oluÅŸturulsa da, denetim mekanizmalarının yetersizliÄŸiyle uygulamada pek çok eksiklik görülmektedir.
[vi]Â Bknz Kayacan 2019.
[vii]Â Bknz Korkmaz 2014, Kayacan 2017.
[viii] İzzettin Önder, Küreselleşme ve Neoliberalizm, Küreselleşme ve Yaşlılık Eleştirel Gerontolojiye Giriş (Der: Nilüfer Korkmaz, Suzan Yazıcı) içinde Ütopya Yayınları, Ankara, 2014, s. 43.
[ix]Â Bknz Wolf, 1998.
[x] Dünya Sağlık Örgütü (DSÖ): Covid-19 genç yaşlı ayırt etmiyor, 50 yaşın altındakiler de risk altında
[xi] Severe Outcomes Among Patients with Coronavirus Disease 2019 (COVID-19) — United States, February 12–March 16, 2020
[xii] 1593 Umumi Hıfzısıhha Kanununun 72. Maddesi 57. Maddedeki hastalıklara gönderme yapıyor. Ancak bu maddedeki salgın hastalıklar listesinin yeni salgın hastalıkların da eklenerek güncellenmesi gerekiyor. “Madde 57 – Kolera, veba (Bübon veya zatürree ÅŸekli), lekeli humma, karahumma (hummayi tiroidi) daimi surette basil çıkaran mikrop hamilleri dahi – paratifoit humması veya her nevi gıda maddeleri tesemmümatı, çiçek, difteri (KuÅŸpalazı) – bütün tevkiatı dahi sari beyin humması (İltihabı sahayai dimaÄŸii ÅŸevkii müstevli), uyku hastalığı (İltihabı dimaÄŸii sari), dizanteri (Basilli ve amipli), lohusa humması (Hummai nifası) ruam, kızıl, ÅŸarbon, felci tıfli (İltihabı nuhai kuddamii sincabii haddı tifli), kızamık, cüzam (Miskin), hummai racia ve malta humması has talıklarından biri zuhur eder veya bunların birinden şüphe edilir veyahut bu hastalıklardan vefiyat vuku bulur veya mevtin bu hastalıklardan biri sebebiyle husule geldiÄŸinden şüphe olunursa aÅŸağıdaki maddelerde zikredilen kimseler vak’ayı haber vermeÄŸe mecburdurlar. KudurmuÅŸ veya kuduz şüpheli bir hayvan tarafından ısırılmaları, kuduza müptela hastaların veya kuduzdan ölenlerin ihbarı da mecburidir.”
Kaynakça
- Butler, R. N. “Age-ism: Another Form of Bigotry”, The Gerontologist 9, 1969, s. 243–266.
- Çayır, Kenan, “Yaşçılık / YaÅŸa Dayalı Ayrımcılık”, Ayrımcılık Çok Boyutlu Yaklaşımlar (Derleyenler: Kenan Çayır, Müge Ayan Ceyhan) içinde, İstanbul Bilgi Üniversitesi Yayınları, İstanbul, 2012, s:163-174.
- Kayacan, Gülay, “Türk ModernleÅŸme Sürecinde DeÄŸiÅŸen YaÅŸlılık Deneyimleri: YaÅŸlı Bakım Evleri”, KuÅŸaklar, Deneyimler, Tanıklıklar: Türkiye’de Sözlü Tarih Çalışmaları içinde,Tarih Vakfı Yurt Yayınları, İstanbul,2006.
- Kayacan, Gülay, Modern Toplumlarda Yaşlılık, Ölüm Algısı ve Yaşçılık, MSGSÜ Sosyal Bilimler Dergisi, 2017; 15 Bahar Sayısı, s.15-29.
- Kayacan, Gülay Kent Çağı’nda YaÅŸlanmak ve Yaşçılık Üzerine Bir Çalışma: Adada YaÅŸlanmadan YaÅŸamak, Beyond İstanbul-Mekanda Adalet ve YaÅŸlılık, Mayıs 2019.
- Korkmaz, Nilüfer, “Türkiye’de YaÅŸlılık ve Sosyal Politika: YaÅŸlılık Politikadan Ayrı Düşünülebilir mi?”, KüreselleÅŸme ve YaÅŸlılık EleÅŸtirel Gerontolojiye GiriÅŸ (Der: Nilüfer Korkmaz, Suzan Yazıcı) içinde Ütopya Yayınları, Ankara, 2014, s. 189-214.
- Oktuğ Zengin, Melis, Televizyonda Yaşlı Temsilleri ve Yaşçılık, Kriter Yayınları, İlk Baskı, İstanbul, 2015.
- Palmore, Erdman B., Ageism: Negative and Positive, Springer Punlishin Company, 1999.
- Tufan, İsmail, Antik Çağdan Günümüze Yaşlılık, Aykırı Yayınları, Birinci baskı, İstanbul, 2002.
- Woolf, Linda, Ageism: The Theoretical Basis of Ageism, 1998, http://faculty.webster.edu/woolflm/ageism.html (eriÅŸim: 15.2.2019).
- Yılmaz, Volkan, “Sosyal Politika ve YaÅŸlanma”, YaÅŸlanma ve YaÅŸlılık (Derleyen: Alan Duben), İstanbul Bilgi Üniversitesi yayınları, İstanbul, 2018, s:173-189.