Ülkemizde, dizilerden reklamlara, manşetlerden stok fotoğraflara medyanın her alanında yaşlıların temsilinin yetersiz ve çarpık olduğunu düşünüyoruz, bu durumun düzeltilmesi ve dengelenmesi gerektiğini savunuyoruz. Bu doğrultuda, 2015 ve 2016 yıllarında iki kısa film yarışması düzenledik ve “yaşlılık konusunda doğru bilgiler içeren, olumlu iletiler veren” çalışmaları teşvik etmeye çalıştık. Aşağıda kısaltarak aktardığımız akademik makalede, Kırklareli Üniversitesi Sosyoloji Bölümü Araştırma Görevlisi Büşra Turan Tüylüoğlu ve İstanbul Üniversitesi Sosyoloji Bölümü doktora öğrencisi Merve Ayar Yılmaz‘ın gösterdiği gibi, bu faaliyetimiz önemli ölçüde hedefine ulaşmış, yaşlılar ve yaşlanmaya ilişkin “olumlu ama ütopik olmayan, gerçekçi bir temsil”in mümkün olduğunu ortaya koymuş gözüküyor.
Bu vesileyle yazarlarımızı bu araştırmaya yönlendiren Yönetim Kurulu üyemiz Prof. Dr. Murat Şentürkhocamıza, Türkiye’de “kısa film” denince ilk akla gelen isim olan ve yarışmamızı gönülden destekleyen, başvuru ve değerlendirme sürecini koordine eden Hilmi Etikan‘a ve iletişim faaliyetlerimizde her zaman yanımızda olan yönetmen ve yapımcı Haşmet Topaloğlu‘na bir kez daha teşekkür ederiz.
Medya; insanların şeyler hakkında nasıl düşündüğünü, onları nasıl anlamlandırdığını ve onlarla ilgili tutum ve davranışlarını büyük ölçüde etkileyen bir mecradır. Filmler, diziler, televizyon şovları, haberler ve reklamlar gibi medya ürünlerinde yaşlıların ve yaşlanmanın yalnızlık, çaresizlik, bakımsızlık, demode olmak, güçsüzlük, yorgunluk ve benzeri durumlarla ilişkilendirildiği örneklerin çoğunlukta olduğunu kolayca fark edebiliriz. Böylesi örnekler bir bütün olarak yaşlanmayı istenmeyen bir süreç, yaşlılığı yaşama enerjisinden uzak bir dönem ve yaşlıları yük ya da rahatsızlık olarak resmetmekte; yaş ayrımcılığını pekiştirmektedir.
Medyadaki yaşlı temsilinin eksik ve çoğunlukla olumsuz olmasından yola çıkılan bu çalışma, olumlu yaşlı temsillerine dair bir arayışı ifade etmektedir.
Bu kapsamda “herkes için sağlıklı ve değer gören yaşlılık hakkını desteklemek” misyonu ile hareket eden 65+ Yaşlı Hakları Derneği’nin düzenlediği ilk kısa film yarışmasında derece alan filmlerdeki yaşlılık temsiline odaklanıyoruz.
Bununla hedeflenen, medyadaki olumsuz yaşlılık temsiline karşı geliştirilebilecek alternatif yaşlılık temsilinin imkânlarını sorgulamaktır. Zira 65+ Yaşlı Hakları Derneği bahsi geçen kısa film yarışmasının duyurusunda başvurularda aranacak özellikleri sıralarken “‘Yaşlılık’ konusunda doğru bilgileri içermeli ve olumlu iletiler vermelidir.” ifadesi kullanmış; yaşlılığı “hastalık, düşkünlük, yokluk, çaresizlikle” değil bilgelikle özdeşleştirme, yaşlıların yalnız kalmadan ve engellere takılmadan sağlıklı, üretken ve aktif bir şekilde hayatın içinde var olabilmesi gibi amaçların “her yaştan insana, sinema diliyle” anlatılmasını “rica” etmiştir.
Çalışmamızda yarışmasında derece alan altı kısa filmdeki yaşlılık temsillerini inceliyoruz. Filmlerin ikisi belgesel, biri kurgu, üçü ise kamu spotu türünde. Kısa film dalında birincilik ödülü alan Altın Kızlar filmi birlikte yaşayan iki kız kardeşin hikayesini belgesel niteliğinde ele almış. Filmde kardeşlerin ağzından eski yaşantıları aktarılmış ve ara görüntüler eşliğinde o günkü yaşantıları gösterilmiş. İkincilik ödülü alan Misafir adlı kurgu film savaştan kaçıp yeğeninin evine sığınan ve misafir olduğu evin çocuğundan Türkçe öğrenen, ona örgü ve yemek yapmak gibi şeyler öğreten bir kadını konu almaktadır. Bu filmdeki yaşlı karakter aynı zamanda göçmen temsillerini de barındırmakta. Kısa film dalında üçüncülük alan Lübbeyin Yaşlıları “terk edilmiş” bir köy olan Lübbey’i terk etmeyen az sayıdaki yaşlının yaşamını konu edinmiş belgesel niteliğinde bir film. Kamu spotlarında ise “Yaşlanmak deneyimdir”, “Ruh asla yaşlanmaz” ve “Üreten yaş almaz” mesajları açıkça veriliyor.
Şimdi altı farklı başlık altında, ve filmlerden kare kare görsellerle bu kısa filmlerde yaşlıların nasıl temsil edildiğine bakalım ve yönetmenlerin bu temsilleri neler düşünerek ürettiklerini kendi açıklamalarıyla görelim.
1) Kendi Kendine Yeten Yaşlı Temsili
Kısa filmlerde ve mesajı daha açık olan kamu spotlarında bir köşede oturan, yalnız, hasta, bayram reklamlarındaki gibi torunlarını “bekleyen” yaşlılardan ziyade aktif, üreten, hayatın içindeki yaşlılara yer verilmiştir. Bu anlamda ilgili filmlerdeki yaşlı temsillerinin görece olumlu temsiller olduğu söylenebilir. Bu aşamada filmlerdeki temsillerden detaylı bir şekilde bahsedilebilir.
Kısa film dalında birincilik ödülü alan “Altın Kızlar” filminde çeşitli sağlık sorunları olsa ve yalnız kalmışsa da kendi kendine yeten, evinin işlerini gören yaşlı temsili dikkat çekicidir. Bu temsili daha dikkat çekici kılan ise yönetmenin tercihine dayalı olduğu açık olan detaylardır. Öyle ki belgesel türündeki bu filmde kardeşler sözlü olarak eski yaşantılarını dile getirirken yönetmen bu sözlü sahnelerin arasına kardeşlerin gündelik yaşamından parçalar yerleştirmiştir.
Resim 1. Kapısının önünü süpüren yaşlı
Bu parçalarda yaşlıların evlerinin önünü süpürmesi, yataklarını toplaması, çay sofrasında muhabbet etmesi gibi detayların yanı sıra şarkı söyledikleri, mani dizdikleri, keyif kahvesi içtikleri ânlara yer verilmiş olması düşkün ve çaresiz yaşlı temsillerinin aksine hayatın içinde olağan yaşam akışını sürdüren bir temsil ortaya koymaktadır. Resim 1’de görülen sahne, yönetmenin yaşlılık ile düzeni, tertibi ve belki daha önemlisi hayat enerjisini sembolize eden çiçekleri bir araya özellikle getirdiği şeklinde yorumlanabilir.
Resim 2. Yaşlı evinde rengarenk çiçeklerle bezeli bir köşe.
2) Öğrenen, Öğreten ve Uyumlu Yaşlı Temsili
Kısa film dalında ikincilik ödülünü alan Misafir filminde ise çocuklu bir ailenin evine savaştan kaçan yaşlı bir kadın akraba sığınmıştır. Kadın tek başına kalmıştır, gidecek kimsesi yoktur, yaşlıdır ve Türkçe bilmemektedir. Evin beyi ise bu durumdan hiç memnun değildir. Savaş görmüş göçmen bir yaşlının travmatik anlarını gösteren birkaç sahnenin ardından yönetmenin kuşaklar arası etkileşimi vurgulayan sahnelere ağırlık vermiş olması dikkat çekicidir.
Bu açıdan filmde kuşaklar arası etkileşimin iyileştirici etkisinin vurgulandığı söylenebilir. Yaşlı kadın küçük kızdan Türkçe öğrenir, onunla birlikte parka gider, bulundukları büyük şehri küçük kızla birlikte keşfeder. Dahası evdeki küçük kıza örgü örmeyi, börek yapmayı öğretir. Filmde hem yaş hem de göçmenlik dolayısıyla ayrımcılığa uğramasına rağmen üreten, öğreten, öğrenmeye ve keşfetmeye açık, uyumlu ve aktif bir yaşlı temsili görülmektedir.
Bu toplumun koyduğu roller işte. Sen artık bir babaannesin, evde oturabilirsin, torun bakabilirsin, bu kadar, bitti. O sarmaldan çıkacak mesela şimdi biri dese ki burada ülkemizde işte, ben çalışacağım, ben de derim mesela niye çalışıyorsun ki? Neden çalışıyorsun ki? Bir şeye mi ihtiyacın var? Para, maddi bir durumdan mı? Ama aslında o öyle bir şey değil, üretmesi lazım, bir şey yapması lazım o insanların, diye düşünüyorum. (Mehmet).
Resim 3. Misafir olduğu evdeki kıza börek yapmayı öğreten yaşlı.
Yukarıdaki alıntıda görüldüğü üzere Misafir filminin yönetmeni Mehmet yaşlıların torun bakmaktan öteye geçerek üreten insanlar olması gerektiği görüşündedir. Bu durum çektiği filmde de açıkça ortaya koyulmuştur. Savaş, dil, yaş, yalnızlık gibi sebeplerle zor durumda olan bir yaşlının dahi çokça şey yapabildiği güçlü bir yaşlı temsili görülmektedir. Mehmet ortaya koyduğu temsili, yaşlının “işe yaradığını hissetmesi” sayesinde toplumla bağ kurması şeklinde gerekçelendirmektedir:
Rusya’da şeyi görmüştüm ben, müzeye girmiştim, orada vestiyerde çalışan kadınlar, mont vereceksiniz, 70-80 yaş arası kadınlar çalışıyorlar, müthiş böyle bir güler yüzlü falan. Çok şaşırıyorsunuz ve bir yandan da böyle şey düşünüyorsunuz, acaba ‘yazık’ mı demeliyim. 80 yaşında çalışıyor, yazık mı demeliyim, yoksa bu güzel bir şey mi gibi bir şeye düşüyorsunuz. Ama aslında güzel bir şey, şöyle güzel bir şey, eğer yani insani bir, onun yaşına uygun bir şeyde çalışıyorsa onun için çok güzel bir şey çünkü işe yaradığını hissediyor, oraya gidiyor, kendisiyle yaşıt insanlarla, toplumla bir şey kuruyor o kişi. Bunu yapmasa ne yapacak mesela? (Mehmet).
Öğrenen ve öğreten, bu açıdan toplumla bağ kurmaya devam eden bir yaşlı temsili yönetmenin ideal yaşlı algısıyla uyum içerisindedir. Bağ kuran yaşlı, aynı zamanda filmde kendisi ve çevresindekiler için psikolojik iyi oluşu tesis eden bir rol üstlenmektedir.
3) Zamana Direnen, Aktif Yaşlı Temsili
Kısa film dalında üçüncülük ödülü alan “Lübbey’in Yaşlıları” filmi belgesel türündeki diğer filmdir. Yaşlıların kendi anlatılarına yer verilen filmde gündelik hayata ilişkin görüntülere dış ses eşlik etmektedir. Film terk edilmiş bir köyde “zamana direnen” yaşlıların hayata tutunma çabasını göstermektedir. Bu köydeki yaşlılar yalnızdır ve hatta “ölümü beklemektedir.” Ancak filmde “yalnızlıklarıyla barışık” oldukları belirtilen yaşlılar aynı zamanda kendi işlerini gören, çalışan, aktif yaşlılar olarak temsil edilmiştir.
Resim 4. Kendi işlerini kendi gören yaşlı.
4) Tecrübeli, Sportif, Sağlıklı Yaşlı Temsili
Kamu spotu dalında birinci olan Deneyim filminde aktif, spor yapan bir yaşlı temsili söz konusudur. Spora giden bir gencin yolda koşu yapan bir yaşlı görüp onu küçümsemesi üzerinden başlayan filmde genç, spor salonuna gider ve ağırlık kaldırmaya başlar. Ağırlıklar zamanla artarken genç bir noktada tıkanır ve hareket edemez hâle gelir. Bu sırada yolda gördüğü yaşlı gelip tek eliyle ağırlığı kaldırır ve genci zor durumdan kurtarır. “Yaşlanmak deneyimdir” sloganı verilen filmin son sahnesinde yaşlı sporcunun gence ağırlık kaldırırken dikkat etmesi gerekenleri öğrettiği görülür.
Resim 5. Spor salonunda yanındaki gence ağırlık kaldırmayı öğreten yaşlı.
Kesinlikle, elinde olmayan bir şey, zaten, şu an daha yeni, biraz geç de olsa ehliyet alıyorum ben. Orada öğrendiğim bir şey vardı, 70 yaştan sonra refleksler azaldığı için araç kullanmada daha dikkatli olmaları gerekiyordu. Bunu ona bağlayabilirim, iş performansı anlamında ister istemez bir düşme oluyor. (Tarık).
Yönetmen Tarık’ın, filminde aktif ve performans sahibi bir yaşlı temsiline yer vermesine rağmen mülakatta yaşlılık döneminde “ister istemez” performans kaybı yaşanacağını belirtilmiş olması dikkat çekicidir. Tarık yaşlılığın performans kaybıyla birlikte geldiği görüşündedir ancak bir kısa film yarışması için çektiği kamu spotunda genç bireye yol gösterebilecek bir performansa sahip olan yaşlı temsiline yer vermiş ve bu farkı tecrübe ile ilişkilendirmiştir. Filmdeki temsil ve yönetmenin yaşlı performansına yönelik algısı arasındaki çelişki, içerik üreticilerinin şahsi algılarından bağımsız ve alternatif amaçlara yönelik temsiller oluşturulabileceği şeklinde yorumlanabilir.
5) Gençliği ile Barışık, Ruhu Yaşlanmayan Yaşlı Temsili
Kamu spotu dalında ikincilik ödülü alan Bir Anı filminde pencerenin önünde oturan bir yaşlı dışarı baktığında gençliğini görür, hazırlanır ve gülümseyerek dışarıya çıkar. Gençliği ile bağını koparmamış mutlu bir yaşlının temsil edildiği bu filmde yaşlıların evde oturmak yerine gençliğindeki gibi hayata karışması teşvik edilmiş ve ruhun yaşlanmayacağı mesajı verilmiştir.
Resim 6. Dışarı çıkmak için hazırlanırken mutlu olan yaşlı.
6) Üreten Yaşlı Temsili
Son olarak kamu spotu dalında üçüncülük ödülü alan Üreten Yaş Almaz filmi çeşitli zanaatla ilgilenen yaşlıları göstermekte ve onların ağzından izleyenleri üretmeye teşvik etmektedir. Bu açıdan filmde üreten yaşlı temsilinin öne çıkarıldığı söylenebilir.
Üretmeyen, üretme anlamında hiçbir şey yapmayan, sadece ben yaşlandım, kenara çekileyim, artık ben ömrümün sonuna geliyorum, bundan sonra artık benim bir şeyim yok, (bu şekilde) kendini küçümseyen insanlar dediğimiz gibi ‘yaşlı’ olabilir. (Zafer).
Zafer’in yönetmenliğini yaptığı filmde oyuncular bir yandan atölyelerinde bir şeyler üretmekte ve bir yandan da açıkça “Hayatın içindeyim, üretmeye devam ediyorum” demektedir. Filmde “Hayattan emekli olunmaz” mesajı vurgulanmaktadır. Zafer’in yaşlıyı nasıl tanımladığı da göz önünde bulundurulursa üretmenin, yaşlılığın hayattan uzaklaştıran yanlarına karşı etkili bir yöntem olarak gösterildiği söylenebilir.
Resim 7. Atölyesinde el sanatlarıyla uğraşan, üreten yaşlı.
Bir Tercih Olarak Yaşlı Temsilleri
Görüldüğü üzere yarışmada derece alan tüm filmlerde üreten, aktif, hayattan kopmamış yaşlı temsillerine yer verilmiştir. Mevcut tabloda yönetmenlerin bir yaşlılık ütopyası oluşturma niyetinde olmadığı da belirtilmelidir. Filmlerde yalnızlık, hastalık, ölüm gibi literatürde sık karşılaşılan temaları içeren sahneler de söz konusudur. Ancak söz konusu filmlerin hiçbirinde bu olumsuz temalar yaşlıyı doğrudan temsil eden temalar olarak kullanılmamıştır. Yaşlıdan ve yaşlılıktan beklenen performansın gerçekçi temellere oturtulması gereğiyle ilgili yönetmen Yücel’in söyledikleri önemlidir:
O filmdeki yaşlılarımızın hepsi bence başarılıdır. Hangi şartlarda olursa olsun ellerinden geleni yapabilmişler. Bu dünyaya gelmişler, Şevki olarak, Süleyman olarak, birey olarak, insan olarak son ana kadar, elimden ne geliyor? Bu. Yapmış, yapmış. Yapabilir. Ya da yapmaya gayret ediyor en azından. Yani o anlamda yaşlı elinden geleni yapabiliyorsa bence onun performansı tamamdır yani. Eksik performans değildir. Hani benim amca iki keçiyi bahçeye götürüyor. Geri getiriyor. Sütünü sağıyor. Sütü yediği zaman diyor ki ben onlara bakıyorum onlar da bana süt veriyor. O gün onun için tamam artık. Şu an yapabildiği bu. (Yücel).
Bu açıdan beklenen, kişinin yapabileceğinin en iyisini yapmasıdır. Öte yandan Yücel, filmlerinde “gerçek” karakterlere yer vermiştir. Yaşlılığı “olduğu gibi” kabul eden Yücel, hangi şartta olursa olsun elinden geleni yapan, aktif, üreten, hayata bağlı yaşlıları filmlerinde göstermeyi tercih etmiştir. Benzer şekilde Tarık aksi düşünceleri olsa da tecrübenin önemini vurgulayan aktif, üretken bir yaşlı temsili göstermeyi tercih etmiştir.
Dereceye giren tüm filmlerde, yaygın olan olumsuz yaşlı temsilinin aksine olumlu yaşlı temsilleri söz konusudur. Zira yaşlılar da aslında toplumun diğer kesimleri gibi homojen bir grup değildir ve yönetmenler ürettikleri temsilleri “tercih” edebilme yetkisine sahiptir. Bu tercih, söz konusu filmlerde yönetmenin algıları ve vermek istediği mesajın yanı sıra açıkça “olumlu iletiler” beklediğini ileten yarışma komitesinin beklentilerine de dayanmaktadır. Medya sektörünün temel eğilimlerinin dışındaki bu yarışma, olumlu yaşlı temsilini teşvik etmiştir. Ancak genel olarak olumlu yaşlı temsili medya sektörünün beklentileriyle uyuşmamaktadır:
Sinema yönetmenin elindedir. Yönetmen nereyi görmek isterse, ne vermek isterse, seyirciye onu verir… Yok, yaşlılık, bana göre, yaşlılık temsilinden ziyade, satılamıyor. Yaşlı ile beraber bir şey satamazsınız. Mesela film posterlerine bakın, en önde başrollerdir, bizim şeyler arkadadır. (Muzaffer).
Kim izlemek ister ki? Bir tane Amour çekilir işte, 5 yılda bir… Ama bir yaz dizisi, gençlik dizisinde, ister istemez hani işin o kısmını da düşünmek zorundalar. Gidip bir pop şarkıcısını oynatır. Onun hazır bir takipçi kitlesi var. (Tarık).
Bu noktada yönetmenlerin söyledikleri dikkat çekicidir. Temsili yönetmen belirlemektedir. Toplumda olanı objektif olarak göstermek ya da ideal bir temsil oluşturmak gibi bir zorunluluğu bulunmayan yönetmen önceliklerine ya da en azından sektörün önceliklerine uygun temsillere yer vermektedir. Yaşlıların neden genelde aciz, düşkün, çaresiz bir şekilde temsil edildiği ya da hiç temsil edilmediği hakkında Muzaffer’in kullandığı “satılamıyor” ifadesi çarpıcı bir gerçeğe işaret etmektedir. Yönetmenler sektörün zorlu olduğunu, uzun çalışma saatlerinin yaşlılara uygun olmadığını belirttikten sonra asıl meselenin “pazarlama” olduğunu açıkça ifade etmiştir.
Sonuç: Olumlu ama ütopik olmayan yaşlı temsilleri
Sonuç olarak söz konusu dereceli altı filmde yarışma komitesince nitelenen yaşlı profili ile genel olarak uyumlu temsillere yer verildiğini söylemek mümkündür. Dereceye giren filmlerde “herkes için sağlıklı ve değer gören”, engelleri aşabilen, mücadele eden aktif bir yaşlılık temsili görülmektedir. Ayrıca yarışma metninde belirtilen “doğru bilgiler içermeli ve olumlu iletiler vermelidir” şartının da yönetmenler tarafından yerine getirildiği söylenebilir.
Yarışmaya gönderilen ve dereceye giremeyen filmlerde yaşlılık temsillerinin düşkünlük, çaresizlik, yokluk temaları ile bezenmiş olduğu görüldüğünde dereceye giren filmlerdeki yaşlılık temsilinin ne kadar olumlu olduğu daha iyi anlaşılmaktadır.
Filmlerdeki hikayelere bakıldığında ütopya düzeyinde bir yaşlılık temsili değil gerçekçi, hayatın içinden ve olumlu örneklere rastlanması ayrıca dikkat çekicidir. Suni olmayan ve toplumsal gerçeklikle uyuşan bu temsil biçimi, medya sektöründe yaygın olan olumsuz yaşlı temsiline alternatif sunmaktadır.
| Medyada alışılmış, yaygın yaşlı temsilleri | Yarışmada ödül kazanan filmlerdeki yaşlı temsilleri |
| kimsesiz, çaresiz, muhtaç, bağımlı | kendi kendine yeten |
| teknolojik gelişmelerden uzak yeniliğe kapalı | öğrenen- öğreten |
| yalnızlaşmış, dışlanmış, huysuz, önyargılı | uyumlu |
| emekli, yoksul, güçlükle geçinen, topluma katkı sunma potansiyelini yitirmiş, verimsiz | zamana direnen, aktif, üretken |
| bunak, ağır düşünen | tecrübeli, bilge |
| hasta, savunmasız | sağlıklı ve sportif |
| korku dolu, umutsuzluğa kapılmış, depresif | gençliği ile barışık, ruhu yaşlanmayan |
Bu alternatifler, yaşlanan toplumlar için önemli bir sağaltıcı etki potansiyeline sahiptir ve bu açıdan teşvik edilmeye değerdir. Bireylerin algı, tutum ve davranışlarının medya temsillerinden etkilendiği ve dahası kendi kendine stereotipleştirme etkisi düşünülürse olumlu yaşlı temsili topluluk bağlarını pekiştirme ve bireysel iyi oluşa hizmet etmede rol oynayacaktır. Bunun önündeki önemli engellerden biri ise piyasa mantığıyla hareket eden medya sektörüdür.
Literatürdeki yaşlı temsili çalışmalarına bakıldığında medyada genel olarak “olumsuz” temsillerin öne çıktığı görülmektedir. Yarışmada derece alan filmlerde ise tersi bir durum söz konusudur. Bu filmlerin çoğunlukla, yaşlılığın olumlanması beklentisindeki bir yarışmaya özel olarak yapıldığını ve bu bağlamda ödül aldıklarını hatırımızda tutmamız gerekiyor.
Oysa medya sektöründe piyasa mantığı hâkimdir ve bu mantık “satılabilecek” ürünlerin üretilmesini gerektirmektedir. Bu gereklilik yönetmenlerin algılarından ziyade tercihlerini geçerli kılmaktadır ve bu tercihler de çoğunlukla medya sektörünün beklentileriyle uyumlu olarak şekillenmektedir. Medya sektörünün nüfusun yaşlandığını gösteren verilere rağmen “genç pazarını” ele geçirmeye odaklandığı daha önceki çalışmalarda gösterilmiştir. Bu durum, bu çalışmanın bulgularıyla desteklenmektedir. Medya sektörünün pazarlama odaklı yaklaşımına karşın yaşlanan toplumumuzun ihtiyacı olan insan odaklı ve olumlu yaşlı temsillerinin sayısının artması güç olduğu kadar üzerinde çalışılmayı hak eden bir meseledir.
Bu çalışmanın kısaltılmamış hali Ayar Yılmaz, M., & Turan Tüylüoğlu, B. (2024). Medyada yaşlı temsili: Yaşlılık temalı kısa film yarışmasından örnekler, Senectus, 2(1), ss.89-107’de yayınlandı.
Makalenin kısaltılmamış halini çevrimiçi okumak isterseniz bu bağlantıdan erişebilirsiniz.